12 Kasım 2011 Cumartesi

PostHeaderIcon Eleştiri: Reklamcılıkta göz göre göre kopyalanmış işler



Merhaba sürü kuşlarından bağımsız uçanlar!

Merhaba özgür gagalar!

Bu yazıda öğreneceğimiz kelime: İntihal.
Öncelikle intihal ne demek kısaca bir gagalayalım. İntihal; tam anlamıyla ‘aşırma’ anlamına gelir. Tabii Türkçe’de.. Orjinali plagiarism olup latince plagariaus kökeninden gelir ve ‘kaçıran’ anlamındadır. Genelde bilimsel aşırma/hırsızlık olarak yaygındır. Alıntı ifadelerde ve fikirlerde kaynak göstermeyip üstüne bir de bunu ben yazdım derseniz; intihalci oldunuz demektir. Tırnak işaretleri ne için var oysa! Bu; genelde tezler, metinler ve kitaplar için kullanılan akademik bir tabirdir ve disiplin suçu teşkil eder.  Ancak Türkiye’de bunu titizlikle araştıran bir komite yoktur ve orijinal eserler ve sahipleri; intihalcileri tesadüfen yakalanmadıklarında genellikle kim vurduya giderler!

Reklamcılıkta ve tasarımlarda intihal yok mudur peki? Bal gibi vardır! 


Şu çalıntı işlere bir bakalım!

Acımasızca başlıyorum.


Tasarlama vasfını üzerinde memnuniyetle taşıyan bir ‘tasarımcı’ neden çalar? Çünkü tasarlama vasfına sahip olduğu tümüyle yanılgıdır!
Yoktan var edilemez gerçekleri bir kenara attığımızda tasarımcıların zekâlarını aşağılara çeken bulaşıcı bir davranıştır: çalmak.
“İlham aldım!” “Yalnızca esinlendim!”  dediniz ve ‘yarışmanın en zayıf halkası seçildiniz.[The Weakest Link ( En Zayıf Halka) – BBC]

Acımasızca başlıyorum:

SİZİN MARKANIZ TESCİLLİ Mİ?

1960 Avis'in ünlü reklamı ve 2005 M.A.R.K.A ajansının kopyaladığı Atlas Jet Reklamı

Avis bu reklamıyla reklamcılık derslerinde örnek reklam stratejileri konusu altında anlatılırken, M.A.R.K.A ajansın birebir kopyalama ile slogan ve stratejisini Atlas Jet'e göre düzenlemiştir. Reklamın sahibinin 'sözcüklerin' tekelleşemeyeceğine ve kimseye ait olmadığına benzer talihsiz açıklamaları olmuştur. Bu reklam kampanyasıyla AtlasJet çok büyük oranda başarı sağlamıştır ancak bu bir reklam ajansının güvenilirliği ve kurumsalı için ne kadar sağlıklıdır? Savunabiliyor olmaları ise tam bir: Vay canına! 

Şu meşhur rağbet gören reklam ödüllerimizde yılın en iyi arak ödülünü de aldılar mı acaba? 




2006 - Volkswagen Reklamı 


2008 Vestel İmaj Reklamı M.A.R.K.A

Biri imajdan mı söz ediyor? Sıkı durun bu reklam kopyalama uygulaması yine 'marka' ajansından. Alışmş kudurmuştan beterdir mi demeliyim? 
Volkswagen'ın V siyle Vestel'in V sini benzetip buna göre konsept oturtmak kadar da bayat, kötü, korkunç bir fikir olamazdı sanırım. 
Hey! Burada tasarlamaktan bahsediyoruz! 

Bu arada Marka Ajansı Türkiye'nin en iyi 100 reklam ajansında 20-30. sıralar arasında.. (kaynak: mediacat)

HAYRA ALAMET DEĞİL


2006 yılının haberlerinden... Alametifarika son yılların en iyi 100 reklam ajansı sıralamasında 2011 yılının ilk aylarında ilk sıraya yerleşmiş. Son yıllarda da sürekli olarak ilk 5 te yerini koruyor korumasına da hatasız kul olmaz demeliyiz bu noktada... Yıllar önce GREY NY 'nin web sitesini birebir çalan, renk farkıyla da özgünlüğünü koruyan (?) bir reklam ajansından bahsediyoruz. 

Son zamanlarda ki Elif Şafak'ın kapak 'esinlenmesi' ise herkesin dilinde. Eğer doğruysa Alametifarika'nın renkler konusundaki hassasiyeti 'harika'! Yorum tamamıyla size ait.


Tabi bir kere bulaşıldı mı bu çalma çırpma işlerine gel de anlat derdini değil mi şimdi?
Tesadüfen uçarken Pausetalk adında Japonya'da bir kafeye rastladım. Öğrendiğime göre de baya eski bir tarihe sahip bir kuruluş.. Benzerlik işte tam olarak böyle:


Durur muyum? Durmam tabi! Alametifarika'ya logolarının geçmişi ve tarihi hakkında minik bir bilgi ricasında bulundum. Yanıt gelmedi. Dolayısıyla bilemiyorum kimin kimden ne aldığını....
Ama ne yapalım şimdi.. Altın düştü bir kere çamura! 


UÇTU UÇTU KUŞ UÇTU!


2007 yılında Carlo Vega güzel ve tipografik bir reklama imza atıyor. Sonra ne oluyor?

2009 Yılında Art grup bu reklamı alıyor ve AYNEN Türk Hava Yolları'na uyarlıyor.. Yukarıda reklam filminden kareler görebilirsiniz. THY'nın reklam filmini bulamadım. Neden?

THY bunu farkettikten sonra tüm reklamı geri çekiyor da ondan! Artgrup ise çalışamanın çalıntı olduğunu kabul ediyor ve sorumlusu olan iş arkadaşlarını ajanstan çıkarttığını açıklıyor. 

Daha mı iyi oldu yani şimdi? Biz ekip olarak entegre çalışamıyoruz, sorumluluğu o işi yapan çocuğa yüklüyoruz, ayrıca reklam filmlerinden falanda haberimiz yok, araştırma yapamıyoruz demenin kısa yolu mu bu?

Artgrup 2009'da en iyi ilk 100 ajans içerisinde 17. sırada üstelik! Tüh! (kaynak: mediacat)

YASAK ELMA


'Kraft' Red Hot Mexican Ketchup markasının 2005 yılına ait iyi bir reklam örneği..(GERMANY)


Calve Ketçaplarının 2008 yılında Lowe Tanıtım tarafından yapılan birebir fikir ve uygulama içeren ilanı...

Sıkı durun. Üstelik ajans 2008 yılında, reklamcılar tarafından oldukça önemsenen Kristal Elma'ya bu ilan sayesinde en iyi gıda kategorisinde sahip oluyor! Hem 'suçlu' hem 'güçlü' deyimi bu günler içinmiş!

Lowe Tanıtım ya da Lowe İstanbul da Türkiye'nin büyük ajanslarından..Kristal Elması varsa tamamdır zaten! 

En iyi 100 ajans sıralamasına baktığımızda 2009 yılından sonra biraz düşüşe geçmiş olsa da (kulağıma gelen son zamanlardaki işten çıkarılma-yenilenme olayları/dedikoduları etkili olmuş olabilir.) genelde ilk 10 da yerini bulabiliyor. (kaynak:mediacat)

BAŞARILARINIZIN DEVAMINI DİLERİZ


1997 Swear "2 feet are not enough" adlı ilan (UK) ve 2005 Bocage Shoes (France) ilan

Vog Çorapları - 2010 TBWA

Çalıntı işle ödül kazanan ajans daha!

TBWA İstanbul, aktığımız zaman 2011 yılının ilk altı ayının bir numaralı ajansı.. Genellikle Türkiye'nin en başarılı ajansı olarak biliniyor. 
Kopyanında kopyasını kullanarak yaptıkları bu ilanla TBWA 2010 yılında yine tüm reklam sosyetesinin önemsediği Kırmızı Reklam Ödüllerinde başarı belgesini almaya hak kazanıyor! Heyhat!

Peki TBWA için bu ilk mi? Tabii ki hayır. 
Hepimizin yakından uygulama:


1990 Sacs Early Learning Center (UK) ve 2004 Meridian Spa Health Club (GERMANY) Poşet Tasarımları

2005 YKM Fitness Club TBWA İstanbul

Bu çalıntı ve birebir uygulama olan tasarımlarıyla TBWA İstanbul, 2005 yılında İstanbul'da düzenlenen Avrupa reklam ödüllerinde, ambalaj tasarımı dalında birincilik kazanmış ve yine bu tasarımla Epica ödülüne sahip olmuştur. Tasarımcısı konu hakkında başvurulduğunda 'Daha önce görmemiştim, görsem yapmazdım." benzeri bir açıklama getirmiştir. Benden de 'en iyi görülmemiş arak ödülü'nü almayı hak ettiniz! 

SİZE KIRMIZI ÇOK YAKIŞIYOR

Talk Talk Telecom 2006

Akbank 2006 İmaj Reklamları

Verilen emeğin ve prodüksiyonun hakkını yemeyeceğim elbette ancak bu ucundan azıcık (?) esinlenme de neyin nesi? Esinlenme diyorum çünkü ajans çalışanları bu durumun yalnızca teknik olarak bir benzerlik olduğunu savundukça savundular... Teknik olarak Talk Talk'ın Carlton Draugt'un "Big Ad"'ından ve Big Ad'ında 1989 British Airways reklam filminden 'teknik' olarak esinlenildiği (!) kabul edilmiştir. 
Aslında başlığı "Yorumun Yorumunun Yorumu" olarak mı değiştirsem?

Yorum Publicis adlı ajanstan çıkan bu reklam filmleri, ajansın adının neden 'yorum' olduğunun bir kanıtı olsa gerek.. 

2006 Yorum Publicis Akbank Neo Reklamı

2006 - Psyop - Wieden + Keneddy (AMSTERDAM)

Yorummuş! Birebir fikir intihali! Biraz Tim Burton biraz Coca Cola'yı Türk usulü tencereye katıp karıştırınca bayat ve acele bir şey çıkmış adeta. Ben tadına baktım, kötüydü... Yalnız bir tek bana öyle gelmiş olacak ki reklam 'Altın Aslan' ödülünü kazanıyor!

Akbank Wings Kart'ın Beatles'in Free as a Bird klibiyle benzetilmesine ilişkin ise yorumum belki de Beatles sevgisinden olacak, klibe bir 'gönderme' ve esinlenme olarak inanmak istiyorum! Yinede dileyenler acımasız yorumlar için tüm hakka sahipler. Linklerden bakınız! (Ajans: Rafineri İstanbul)

 ancak şunun hakkında demediğimi bırakmamak için gagamı zor tutuyorum:

2006 ScFi Tanıtımı (Deutschland)

Aksigorta - Akkasko 2007 - Ultra Reklam Ajansı

Evet... İntihal nedir şimdi daha iyi anlıyoruz değil mi sayın özgür kuşlar? Birebir fikri çalmak, uygulama yapmak reklamcılıkta intihalden başka hiç bir şey olamaz. Ultra Ajans, Ulltra bir intihale imza atmış.
Peki burada asıl eleştirilmesi gerek şey nedir? Ya da reklamveren reklam ajansına güvenmeyip tüm reklamları inceleyip bilmek zorunda mıdır? Reklamcıların asıl görevi yaratıcılık ve yenilikçilik anlayışıyla markayı bir adım öteye itmek olmalıyken, reklam ajansı çalıştı işlerle markayı nasıl kötüleştirme/yıpratma hakkını kendinde bulur? İşten anlayanlar bunun sorumlusunun reklam ajansının olduğunu bilebilir ancak her müşteri bunu ayırt edemez ve doğrudan markayı küçümser. Günümüz teknolojisi ve internet çağında (bakın bir karga olarak ben dahi yazı yazabiliyorum neticede) hiç bir şeyin gizli kalmayacağı gerçeğiyle beraber ajansların 'aklın yolu bir' pişkinliğide ne oluyor? Bu arada bir Art Director/Sanat Yönetmeni maaşının minimum 10.000 TL olduğu büyük ajanslardan bahsediyoruz. Paranızın hakkını verin ey reklam sektörü çalışanları! 

Tamam markayı korudum korumasına.. Ancak AKBANK, aynı hatayı kaçıncı kez yapıp kendisini delilerin ipiyle kuyunun karanlığına bırakmaya devam edecek acaba?

Ultra intihalciler!

KOR-KUN!

Moby - In This World Müzik Klibi

Torku Şeker - 2007 - Rafineri İstanbul

Bugün bir reklam filmi çeksem ve birebir taklit etsem, 'acaba anlaşılır mı' korkusu beni öldürür! Şimdi burada "Bak bu fikir çok güzel.. Acaba nasıl kullanabiliriz?" anlayışını kabul etmek mümkün..Çok güzel çünkü hepimiz sevmiştik değil mi? 
Ama senaryo gidişatını dahi aynı düzlemde kullanıyorsan sen esinlenmemiş resmen fikir çalmışsındır bu kadar basit. Bu arada Rafineri çalıntı işleriyle mimlenmiş büyük ajanslardan biri. Ayrıca en iyi 100 Türk ajansları arasında ortalama olarak 20. sıralara hakim.. (kaynak: mediacat)
Talihsiz!


İMDAT ÇEKİCİ!

BBDO - PEPSI - 2008 

 DRAFTFCB İstanbul - PATOS - 2008

Sevgili reklamverenler... Sevgili marka yöneticileri. Şimdi, ortamda olmayan okuyucu kuşlar için hepbirlikte gözümüzde yaşadığınız o anı daha net olabilmek adına tekrar canlandıralım.
Bir ürününüz var. Belli ki piyasada dikkat çekmek, ürününüzü pazara hızlı bir şekilde sokmak ya da silik imajınızdan yakınıp re-lansman peşindesiniz..
Ajansları incelediniz. Ajansların prodüksiyon imkanlarını da. Marka temsilcileri, yönetim kurulu, yaratıcı yönetmenler, yaratıcı ekip, sanat yönetmenleri, metin yazarları vb. tüm ekip toplantı odasında buluştunuz.
Yol 1:
Müşteri, ajansa kısaca şöyle diyor: "-Siz işinizi bilirsiniz. Bize dikkat çekecek bir reklam yapın."
Ajans, markaya dönüyor ve "-Aklımızda bir tasarım var. Biraz daha çalışmak gerek! *kemik gözlüklü sanat yönetmenlerimiz gülümser.*
Fikir belki sevilir belki sevilmez, işlem başlar..
Yol 2:
Ya müşteri, ajansa açıkça şöyle diyor: "-Şu yapılan reklam filmini izleyelim. Etkilendik. İşte bunun gibi bir şey istiyoruz!" 
Ya da ajans, markaya şunu satıyor: "Bakın, böyle bir reklam yapılmış daha önce. Üstelik marka kazancını X Karga Parası değerinde yükselmiş! Bizde aynı etkiyi yaratmayı ve uyarlamayı düşündük!" *yönetim kurulu gülümser.*

İşte reklam pazarında ki 'çekici' anlayış!

Birileri bilinçli insan popülasyonunun artmasından hiç korkulmuyor mu? 
Reklam sektörünün içine pislemek lazım. Hey, ama bir dakika.. İnsanlar kuş pisliğini dahi şans olarak görürlerdi değil mi!
Sanırım yazımın bu kısmından sonrasını yalnızca ardı ardına yorumsuz işlerle tamamlayacağım. 
Herkes her şeyin farkında olduğuna var bile bile reklam sektörü hala en çok para kazanan/kazandıran sektör olduğuna göre... 

Bu bayat şov devam etmeli.

Ülker İkram vs 3 Network 


Dimes vs Old Gatorade




Ariston Electrolux vs Ecover



 Nine Network 2010 Kış Oyunları vs 25.Dünya Üni. Kış Oyunları


 Leo Burnett
 DDB&Co
 Medina Turgul
 Arter İstanbul
 Yirmiyedi İstanbul
 Medina Turgul
 Ceteris Paribus
 Ogilvy & Mather

DDB
(kaynak: joelapompe)

Çeşitli İntihal Örnekleri


Umarım intihal kelimesini bilmeyenlere durumu gagalayabilmişimdir! 

Bir sonraki yazımda muhtemelen fotoğrafçıların üstüne uçacağım. Ancak konu 'intihal'ken bunları paylaşmamak çok içler acısı olurdu. Bilin bakalım bu birebir kopyalama örnekleri kime ait. Türkiye'nin en iyi fotoğrafçılarından biri olarak görülen Mehmet Turgut... Kısa bir iki şey yazmadan ben, ben olmam!


İlker İnanoğlu'nun  Bruce'un karizmasına benzetmek gerçek bir hayalgücü gerektirir. Ne yüce ki MEhmet Turgut bu hayal gücüne beklediğimizden daha çok sahip!






Fotoğrafçılık reklamcılığın kaçta kaçıdır? Bazen tamamı! Peki tek başına ayakta durabilen sanat ve tasarım dalı anlayışıyla yaklaştığımızda bu denli riyakarlığın açıklaması ne olabilir?
Mehmet Turgut yaptığını kabul ediyor ancak geri adım atmıyor da...
"Sipariş üzerine.." demeyi tercih ediyor. Peki kendisine bu sektörde 'en iyi' sıfatını almasının temel nedenini sorgulatmak istiyorum; en iyi olmak bilgisayar ortamının nimetlerinden, teknolojinin ve eşsiz merceklerin yardımından, kişiselleşmiş filtre ve düzenleme ayarlarından başka nedir? Bakış açısı ve tasarı yeteneği bir fotoğrafçı için tam olarak nerede yer alır? Ya da bir insanın kuşak kuşak fotoğrafçı aileden gelmesi mutlak saygınlık haricinde ne gibi kaideler getirmelidir? Mehmet Turgut, tekelleştirmeye başladığı fotoğraf alanında "Sipariş üzerine.." diye çektiği fotoğrafları kesin bir dille reddederek taklif iş yapmamayı bir prensip haline getirseydi ileriye daha emin adımlarla yürümez ve takdir edilmez miydi? "Herkes yapıyor.." fikri Mehmet Turgut'u ne derece farklı ya da sıradan kılabilir.. Sahi, dev stüdyolar, en iyi imkanlar ve onlarca asistan YANİ onun işini yapabilecek tonlarca imkan varken sadece deklanşöre basmanın saniyesine bile para alabilecek konumda olan Mehmet Turgut'un elinde ve kendisine yegane kalması gereken 'tasarı' bu fotoğrafların neresindedir?


Görüldüğü üzere intihal her yerde! Durdurulamıyor. Durduramayacağım, durduramayacaksınız ve durdurmayacaklar..
Umarım özgünlük; herkesin ulaşamayacağı kadar ayırt edici ancak fark edebileceği kadar değerli, özgürlük; herkesin fark edip yaşayabileceği kadar gereksinim, bilinçse anne karnından başlayıp ölene kadar durmayacak kadar kanıksanmış, genetiğimize adapte olmuş olur!

...

Tüm bu yazıyı derin bir internet araştırmasıyla geçirdiğim ve neredeyse tüm çalıntı işleri toplamak adına uğraştığım 2 günüm boyunca teşekkür etmem gereken kaynaklarına ve fikirlerine dahil olduğum onlarca blogger yazarına ve anonim ve haberci kuşlara, mediacat, bigumigu, bildirgec, elmaaltshif, zoque'a buradan "çakın bi beşlik!" demek istiyorum. Artık tırnaklı ve 4 parmaklı ayaklarımla nasıl beşlik çakacaksam!

Ayrıca genel olarak Türkiye üzerinden gittiğim bu yazıda uluslararası boyutlara ulaşmak için şunlara 5 yıldız; (sanat yönetmenlerine önemle duyurulur!)



Özgür kuşlar! Sizlere son mesajım; sürüden ayrılın ve rüzgarın tersine doğru uçun. Yüksek uçun. Kötüleyin!
Çünkü yalnızca kötüler; iyiyi ve doğru olanı farkettirebilir!

























0 yorum:

Yorum Gönder

Blog Archive